var so = new SWFObject("http://www.bestfm.com.tr/swf/header_serdar.swf", "headerphoto", "820", "214", "8");
so.addParam("wmode", "transparent");
so.write("headerphoto");



Bölümler





Etiketler



Bağlantılar




<< Bilgilendirme | Aslan ( 2. Bölüm ) >>

Aslan

5 Ağustos 2009 23:43. Yazar: serdar


Saat 07:30. Yine şu hayatım boyunca duyduğum en iğrenç sesin sahibi, saatin alarm sesi ile uyandım. Neyse ki okulun son dönemi, artık duymama gerek kalmayacak bu sesi. Gerçi daha beteri de olabilir iş hayatında, bekli de daha erken kalkarım. Neyse ya, şu okul bitsin de gerisi önemli değil. Her zamanki gibi annem yine benden önce kalkmış, kıyafetlerim de hazır, aman diyorum kahvaltı da hazırlanmış;

- Günaydın anne.

- Günaydın Yusuf.

- Şu an var ya uyumak için neler vermezdim anlatamam.

- Hadi, hadi atıştır bir şeyler de doğru okula.

En fenası da şu okula yürüyerek gitmek be kardeşim! Her sabah aynı yolu git, her akşam aynı yolu gel, plak gibi. Merdivenleri in, merdivenleri çık. Sabahın bu saatinde girdiğim dersten ne anlayacaksam, onu da bilmiyorum zaten. Şu dersleri akşam saatlerine koysalar başarım %75 artar yemin ediyorum. Dersin başlamasına 3 dk var, kız hala ortalarda yok. Lise 2. Sınıftan beri seviyorum bu kızı. Adını bile bilmeden görmüşlüğüm vardı. Lise 1’deyken sınıflarımız farklı olmasına rağmen gözüm hep ondaydı, lise 2’ye geçtiğimizde şansa bak, aynı sınıfa düştük. 1,5 senedir her sabah okulun bahçe kapısında beklerim, beraber gireriz sınıfa, aynı sırada oturmayız ama, bilirim çünkü sıra arkadaşının ne anlama geldiğini. Nihayet gelebildi hanımefendi. Sokağın başında her gördüğümde ona ilk “seni seviyorum” dediğim günü hatırlıyorum hala. Garip bir şey, bu kızı görünce kan dolaşımın tersine dönüyor resmen, hissediyorum. Güzel kızdır benim sevgilim, güzel;

- Nerdesin yine kızım?

- Eh ne yapayım, anca.

- O etek ne yine? Neden bu kadar kısa? Konuşmadık mı bunları Zeynep?

- Aman be Yusuf! Hangi devirde yaşıyorsun, anlamadım ben seni.

- Devirle ne alakası var? Okul burası, okul!

- Offf!

- Offf, puuff yapma bana.

- Hadi yürü, derse geç kalacağız.

- Sana mı soracağım yürürken, yürüyorum işte.

- Hayatımda senin kadar sinir birisini görmedim ben, ciddiyim bak.

- Zeynep, seni seviyorum.

- Bööööö.

Derse hep hocalardan sonra girdiğim için çok sıkıldım artık onların bakışları altında sırama ilerlemekten.

- Hocam girebilir miyim?

- Geç yerine.

Bir kere de sor “evladım niye geç kaldın, ne oldu, otobüs mü kaçtı, tren mi çarptı, kız trip mi attı” falan diye. Hep en arka cam kenarında veya en arka duvar kenarında otururdum. Her gün değişirdi ama o gün keyfime göre seçerdim, hangisi boş ise ona otururdum. Ulan şu öğlen paydosu gelmedi bir türlü, bu dersten de hiç bir şey anlamıyorum canımda çok sıkıldı.

- Murat kaç dakika var lan?

- 17

- Ne yiyeceğiz öğlen?

- Bende 3 lira var.

- Oğlum bende de 5 falan var, anca çıkar pilavcıya gideriz.

- Uyar.

Şu zil var ya, hiç çalmayacak zannettim yemin ediyorum. Teneffüslerde, boş derslerde takıldığımız kafeteryanın önünden geçerken bir an düşündüm aslında burada mı yesek diye. Kaç kişiyiz, dur bir sayalım. Ben , Özgür, Ergin, İsmail. E 10 liramız ya var ya yok, burası olmaz zaten Ahmet Abi’ye borcumuz var yüzümüz de tutmaz. En güzeli nohut pilav yemek.

Y: Yusuf, Ö: Özgür, E: Ergin, İ: İsmail

Y: Usta 4 nohut pilav ayarlasana, nohut ve karabiber bol olsun.

Ö: Ayran içmiyor muyuz?

E: Lan bırak, açık ayran oğlum bu geçen yeşil birşey çıktı içinden ne olduğu belli değil.

İ: Lan yemek yiyeceğiz iğrenç herif bir sus!

E: Ben ne yapayım lan! Ben mi koydum içine ayranın?

Y: Özgür, sizinkiler bir yerlere gitmiyor mu, sabahlasak sizde?

Ö: Yok oğlum, gitseler bile gelmeyin bana, bu hayvan Ergin içti içti, komşunun balkonuna kustu ya, annem hala vıdı vıdı ediyor.

E: Ben değil lan İsmail kustu oraya!

İ: Ulan ben içerde yatıyordum haberim bile yok.

Y: Tamam lan, ben kustum susun!

Ö: Ulan biri sümük der, biri kusmuk der bir pilav yedirtmediniz adama! Al lan, ben yemiyorum!

... bugün canım ne ders ne başka bir şey, hiçbir şey istemiyor anlamış değilim. Koca adam saatlerdir tahtada anlatıyor, kaldırıp dese ki “evladım en son ne dedim” öküz gibi suratına bakarım. Özgür de ne uyudu be kardeşim, hoca ağzını açtı bu uyudu.

Y: Kalk lan.

Ö: Lan ne yemek yedirdiniz, ne uyuttunuz! Ne var yine?

Y: Para versene, çıkışta Zeynep’le gideceğim ben .

Ö: Yok oğlum para.

Y: Lan bırak yeme beni.

Ö: Oğlum şerefsizim yok.

Y: Onu biliyorum, başka bir şey söyle.

Ö: Lan yok!

Y: Tamam lan!

Ö: Nereye gideceksiniz ki?

Y: Planlı bir şey yok, yürürüz onların oraya kadar. Ama kız birşey isterse su alacak para yok cebimde.

Ö: Yol param var benim bir tek 2 lira. Al sen, kız bir şey isterse ayıp olur. Ben yürüyerek giderim.

Y: Tamam kardeşim sağ olasın.



… lan nihayet bitti bu gün. Kabir azabı gibiydi anlamadım hiçbir şey. Nerede bu kız? Kaşla göz arasında kayboldu bak yine.

Z: Yusuf!

Y: Nerdesin ya? Bakınıyorum kaç saattir.

Z: Ya yarın sınav var ya, onun sorularını aldım yan sınıftan.

Y: Hadi yürüyelim, ben seni bırakıp geri dönerim.

Z: Tamam.

Y: Bu sosyal sınıfında bir kız var Funda diye, tanıyor musun?

Z: Muhabbetim yok, ne oldu ki?

Y: Sanırım Özgür ona kafayı taktı bu aralar bir garip. Yarın bir bak şuna.

Z: Tamam yarın bir bakalım.

… kızı bırakıp yol boyu sohbet etmesi güzel de, sonrasında eve yürümek çok koyuyor işte. Dur lan Özgür’den para aldım onunla kola falan bir şeyler alalım. Kesene bereket Özgür’üm.

… adamın evi gibi yok harbiden. Bir de evde kimse yoksa ayrı bir keyif.

Y: Alo Hülya Teyze, Özgür evde mi?

H: Evde Yusuf, bir saniye. Özgür!

…………………

Ö: Alo!

Y: Oha lan! Yavaş! Ne bağırıyorsun?

Ö: Uyuyordum oğlum, ne oldu?

Y: Karpuz, kavun yatarak tabi. Oğlum, hallettim senin işini.

Ö: Ne işi lan?

Y: Funda olayını Zeynep’le konuştum yarın halledecek.

Ö: Oğlum utanırım ben.

Y: Yemin ederim dalga geçerim. Herkese anlatırım yarın konuşmazsan.

Ö: Gelmem ki okula.

Y: Gelirsin, hem de tıpış tıpış. Bir de senin yol paranla kola içtim lan, nasıl tatlı geldi anlatamam sana.

Ö: Afiyet olsun kardeşim.

Y: Hadi konuşuruz sonra.



… evde akşam saatlerini bu yüzden çok seviyorum. Yemek masasındasın. Anne, baba, misafir, falan filan. Güzel oluyor sohbet. Bir de şu haberlerde garibanların ezildiğini görmesem daha güzel olacak. Bak habere bak;

“ Sevgili izleyenler, şimdi sırada bir yoksulluk haberimiz var. 3 sene önce, oturduğu mahalledeki evi yanan 68 yaşındaki bir amca, mahalleli tarafından kömürlüklerinde izinsiz yattığı gerekçesi ile sopalarla dövülüp hastanelik edildi.“

Bu adamları var ya, bana vereceksin, sana aman diyorum aman! Ellerini kollarını bağlayacaksın. Hiçbir şekilde hareket edemeyecekler, o dövdükleri garibanı da karşılarına dikeceksin, bırakacaksın ne yaparsa yapsın. Nasıl canım sıkıldı anlatamam şu an. Haksızlığa, güçsüzün ezilmesine kesinlikle dayanamıyorum. Duyduğumda gördüğümde sinirimden ölüyorum resmen, bildiğin gibi değil. Sanki bana yapıyorlarmış gibi kanıma dokunuyor, sinirlendiriyor beni. İştah falan kalmadı bende, yediğimden de bir şey anlamıyorum zaten sinirlenince. Sinir beni bambaşka bir herif yapıyor. Bazen kendimden bile korkuyorum. Tam da sırası telefonun çalmasının!

Y: Alo.

İ: Kardeşim!

Y: Söyle İsmail, hayırdır?

İ: Çok kötü bir olay oldu Yusuf, şerefsiz bunlar şerefsiz!

Y: İsmail sakin ol bir dakika, ağlamadan bağırmadan anlat. Söyle ne oldu?

İ: Kızla beraber onların mahallede yürürken 5 kişi önümüzü çevirdi bana “sen kimsin” dediler.

Y: Ee?

İ: Ben de işte kız arkadaşım falan filan dedim, onlar da tekme tokat dövdüler beni. Yetmedi, yerlerde sürüklediler.

Y: Kaç kişi yaptı bunu sana?

İ: Hepsi girişti işte.

Y: Görsen tanır mısın elemanları?

İ: Tanırım usta.

Y: Tamam ara bizimkileri de buluşalım hemen, ben çıkıyorum hemen herkes birbirini arasın.

İ: Tamam.



… İsmail’e nasıl yaparlar bunu aklım almıyor. Kız gibi çocuktur bizim İsmail. Hadi ben olsam ben biraz deliyim anlarım ama bu çocuğa neden yaparlar? Konuşmak da yok, direk dövüyorlar. Neyse, bir gidelim bakalım neymiş işin aslı.

Y: Geldi mi herkes?

İ: Aradıklarım geldi, Özgür yoldaymış.

Ö: Geldim, geldim!

Y: Kaç kişiyiz şimdi?

İ: 14 kişi olduk Özgür gelince.

Y: Tamam. Şimdi tek, tek yakalayacağız elemanları. Hepsi bugün olacak diye bir şart yok. Bu gün olmasa yarın olur.

İ: Hepsine gerek yok, o ilk vurup küfür eden yeter sadece.

Y: Nasıl bir herif bu?

İ: Senin gibi işte sağlam ama vücut falan.

Y: Karakterimiz benzemez inşallah şerefsizle kardeşim. Şimdi olayı anlatıyorum. Ben ve Özgür bir şey yapmadığı sürece, demediği sürece kimse kılını kıpırdatmayacak. Biz ikimiz beraber olacağız, siz sanki bizi tanımıyormuş gibi üçerli, beşerli takılacaksınız. Bir durum olursa hep beraberiz. Kaçacak olan, korkacak olan şimdiden eve gitsin.



Ö: Kardeşim, ne yapacağız var mı bir fikrin?

Y: Bakacağız Özgür.

Ö: Lan bakacağız tamam da nedir yani olay?

Y: Lan kavga ise kavga, konuşma ise konuşma, ne biliyim, ne diyeyim şimdi sana?

Ö: Sana da bir şey sorulmuyor…



Yürü yürü yol bitmedi. Mahalle de kale gibi. Burada bir hadise çıkarsa bizim buradan çıkmamız çok zor olur onu anladım ama. Neyse battı balık yan gider artık. Bir de şimdi elemanı bulmak lazım.

Y: İsmail nerede oldu bu olay?

İ: Şu taksi var ya, tam onun olduğu yerde.

Y: Taksiyi görem..

İ: Yusuf! Yusuf! Bak 2 tanesi orda yürüyorlar.

Y: Bunlar mı?

İ: Evet, evet ikisi buydu.

Y: Ayrılın siz bizden. Özgür sağlam ol.

Ö: Her zaman kardeşim.



Elemanlara doğru yürüyoruz ama evine, işine uzak bir yerdir inşallah. Hadi hayırlısı.

Y: Yusuf, Ö: Özgür, 1: çocuklardan birisi, 2: çocuklardan diğeri

Y: Usta iyi akşamlar, bir bakar mısın?

1: Buyur?

Y: İyi akşamlar.

1: Sağ ol kardeşim.

2: Eyvallah.

Ö: Selam.

Y: Ya, bizim bir arkadaşımız burada kız arkadaşıyla yürürken bir tatsızlık olmuş, sanırım sizin de haberiniz var.

1: Ne zaman olmuş birader?

Y: Babam çok çapkınmış benim, şimdi anladım kardeşim.

Ö: Hayırdır ağa? Nasıl anladın?

Y: Baksana, birader diyor bana, yıllardır haberim yok. Babama bak sen.

2: Ne diyorsun lan sen?

Y: Anlamadın mı? Dur böyle anlatayım.



… Özgür “tamam yeter bırak artık” dediğinde bıraksaydım adamı yerde, bu kadar hızlı koşmamıza gerek kalmayacaktı. Koş koş gelemedik bir türlü bizim semte. Neyse, mahalleye girdik. Burada yakalansak bile bir şey olmaz. Herkes biliyor burada buluşacağımızı şimdi tek yapmamız gereken beklemek.

Y: Kaç kişiyiz?

İ: 11 kişiyiz şu an.

Ö: Oğlum diğerleri nerede?

İ: Onların ev yakındı oradan direk eve uzadılar.

Y: Lan adam bir haber verir, hayret bir şey ya! Tamam o zaman, tam kadroysak dağılalım, konuşuruz sonra.

İ: Tamam usta.

Y: Özgür, sen bizde kal kardeşim.

Ö: Yok oğlum. Üstüm başım evde hep, okula nasıl gideceğim yarın?

Y: Doğru diyorsun. Tamam o zaman, hadi görüşürüz yarın.



… çaktırmadım kimseye ama kolum ağrıyor şu an. Elemanla beraber yere düşünce altında kaldı sanırım. Olsun be Yusuf, İsmail nasıl mutlu oldu görmedin mi? Arkadaşın o senin, herkes gider o kalır belki. Dünyada sıkılmayacağım tek şey sanıyorum ki gece uyumadan önce bu camdan bakıp kendimi dinlemek olacak. Kim olursa, ne olursa, kime yaparsa, ne yaparsa yapsın, haksızlığa tahammül edemiyorum hiç. Ara sıra bu duygularımı anlattığım bir abim “delikanlılık çağı bu, geçecek sen de durulacaksın“ dedi, canım sıkıldı biraz. Yani ben de delikanlılık geçince herkes gibi haksızlığa göz yuman, ezileni kollamayan vurdumduymaz bir adamı olacaktım. Zannetmiyorum, delikanlılıkla, ergenlikle alakalı değil karakterle alakalı bence. Benden çıkmayacak. Gerçi çıkmasa ne olur, ne yapabilirsin ki? Para yok, pul yok. Okula bile zorla gidiyorum. Ne yapabilirim ki? Neyse, bunları düşünmek için şu an hakikaten çok erken. Gün doğmadan neler doğar, neler batar? Hep beraber göreceğiz. Her gece ettiğim duam yine dudaklarımdan dökülsün ve ben yatayım.

“ Allah’ım, bana haksızlığın karşısında duracak, garibanı ezeni karşıma alabileceğim gücü kuvveti ver “




Not: Okuduğunuz hikayenin devamı gelecek. Devamında genç yaşlarda bir delikanlının hayatında neler yaşadığını ve bu yaşadıklarından sonra kimlere neler yaşattığını okuyacağız hep beraber. Hikayenin başlangıcında Yusuf’un kendi hislerini kontrol edip sorguladığı yıllardan başladık. Bunun sebebi, kahramanımızın karakterini ve bulunduğu topluluktaki yerini anlatabilmek. Başlangıç hikayesinde ismini duyduğunuz kişilerin bazıları devamlı Yusuf’un yanında olacak bazıları hatırlanmayacak bile. Bundan sonraki bölümlerin biraz hareket içereceğini haber verip, öyküyü beğeneceğinizi umuyorum.